Türk Deniz Kuvvetlerinin dünü,buğünü ve yarını hakkında hazırlanmış bu yayınımızda Türk denizcilik tarihinin geçmişten günümüze olan yolculuğunu geniş kapsamlı bir şekilde sizlerin bilgisine sunuyoruz.
TÜRK DENİZ KUVVETLERİNİN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI
Askeri otoritelerin değerlendirmeleri, askeri kabiliyet, tekniki veriler bizlere Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın 9. büyük ordusu olduğunu söylüyor. Şanlı tarih ve bu tarih bilincinin Türk milletinin omzuna yüklediği yük, güçlü olmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Sahip olduğu stratejik konumu itibari ile Anadolu coğrafyası, önemli bir merkezdir. Dünden bugüne donanmamız ise Türk hakimiyetinin en önemli unsurlarından birisi olmuştur. Bugün özellikle Akdeniz'deki doğal zenginliklerin paylaşımı konusunda karşı karşıya kaldığımız tutum, Türk Deniz Kuvvetlerine bu noktada çok anlam yüklemiştir. Bugün Ortadoğu ve Balkanların en büyük ordusuna sahip olan Türkiye, bu hususta kesinlikle rakipsizdir. Güçlü devlet yapısı, şanlı tarihi ve kahraman ordusu ile Türkiye, kendisine yönelen tehditleri fark edip gerekli adımları hızlı bir şekilde atacak kapasiteye sahiptir.Malesef Türk kamuoyu olarak Akdeniz gerçeğinin farkında değiliz. Akdeniz'in bakir kaynaklarından Türkiye olmaksızın faydalanmak isteyen İsrail, Yunanistan, Mısır önderliğindeki yedi ülke tarafından Kahire'de Doğu Akdeniz gaz Platformu' kuruldu. Yunanistan ile yaşadığımız kıta sahanlığı meselesi, sıcak tutulması gereken bir diğer husus; Türk donanmasını Ege sahillerine hapsetmek isteyen, uluslurarası hukuğa riayet etmeyen bir Yunanistan var karşımızda. Türkiye'nin özellikle son dönemde üzerinde hassasiyetle durup taviz vermediği Akdeniz ve Ege meseleleri ülkemizin geleceğidir. Yalnızca Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervi için telaffuz edilen rakamlar, son derece heyecan uyandırmaktadır.

Malazgirt Zaferi ile Anadolu topraklarına yerleşmeye başlayan Türkler, yeni fetihler gerçekleştirerek ilk defa açık denizlere ulaştılar. Selçuklu Beylerinden Süleyman Şah, İznik'i aldıktan birkaç yıl sonra İzmir'i aldı. Günün koşulları, güçlü donanmaya sahip potansiyel düşmanlar, Türkler için büyük bir donanmayı gerekli hale getiriyordu. İlk Türk Amirali olan Çaka Bey önderliğinde 1081 yılında güçlü bir donanma oluşturuldu. Yine Çaka Bey önderliğindeki donanma ile Midilli, Sisam, Sakız ve Rodos adaları alındı. Çaka Bey'in ilerlemesi karşısında rahatsız olup harekete geçen Bizans donanması büyük bir yenilgiye uğratıldı ve Türk donanması, Gelibolu'ya kadar ilerlemeyi başardı. Bu dönemde kara ve denizde güçlü bir şekilde ilerleyen Anadolu Selçukluları, Çaka Bey'in ölümü ve haçlı saldırıları sonucu bir müddet denizlerden ayrı kaldı. Sinop, Antalya ve Alanya gibi şehirlerin alınmasıyla birlikte tekrardan denizciliğin önü açıldı. Karadeniz ve Akdeniz'e ulaşan Selçuklularda hükümdarlar, karaların ve denizlerin hakimi olarak anılıyorlardı. Bir müddet soonra Selçuklular, hakimiyetlerini yitirmeye başlamışsa da Türk beylikleri ön plana çıkıyor ve bu eksiklik gideriliyordu. Aydınoğulları, o dönemde ön planda olan Türk beyliğiydi. Aydınoğlu Umur Bey, Saruhanoğlu Süleyman Bey, Karesi beyleri Dursun ve Yahşi Bey'ler de Ege adalarına ve Çanakkale'ye kadar ilerlediler. Haçlılar 1344 yılında İzmir'i işgal ettiler. Umur Bey'in donanmasının büyük bir kısmı yok edildi. Umur Bey, İzmir'i tekrardan almak isterken Konak civarında şehit düştü. Bu dönemde Osmanlı Beyliği de büyüyüp denizlere ulaşıyordu.
İlk dönemlerinde Osmanlı Devletinin, Karamürsel, Gemlik ve İzmit'te küçük çaplı da olsa tersaneleri bulunmaktaydı. Osmanlı büyüdükçe diğer Türk Beyliklerinin gemi ve tersanelerinden de yararlanıldı. Çanakkale Boğazını geçerek Çişpe kalesini alan Osmanlılar, Geliboluyu da alarak bölgede büyük bir tersane kurdu. Osmanlı donanmasına uzun süre önemli hizmetlerde bulunmuştur bu tersane. Sultan Orhan'dan sonra Rumeli'deki faaliyetler devam etti. Yıldırım Bayezid döneminde Çanakkale Boğaz muhafızlığı kuruldu. İstanbul'a Güzelce Hisarı olarak adlandırdığımız Anadolu Hisarı yapıldı. Bir taraftan Boğazları kontrol altına almak isteyen Osmanlı, aynı zamanda Ege adalarına da akınlarda bulunuyordu. Venedikliler, Cenevizlilerle birleşerek Çanakkale Boğazından içeri girdiler. Osmanlı donanması, galip gelmişse de sonraki muharebelerde Venedikliler, Osmanlı donanmasına büyük zarar verdi.

Alınan yenilgilerden sonra donanmanın daha da güçlenmesinin gerektiği gün yüzüne çıkmıştı. Yapılan çalışmalardan sonra donanma, özellikle de 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethinde çok önemli bir rol oynadı. Denizcilikte ileri görüşlü olarak bilinen Fatih Sultan Mehmet, Anadolu'da kıyıları bulunan Venedikliler ve Cenevizliler'i buralardan çıkarmak için pek çok Ege adasını ve Karadeniz limanlarını fethetti. Osmanlı Donanmasında mühim öneme sahip olan husus, Karadeniz'deki Ceneviz kolonilerinin alınması, Trabzon ve Kırım'ın fethi ile Boğazların emniyetinin sağlanmış olması oldu. Bu fetihlerden sonra Karadeniz, bir Türk gölü haline geldi. Büyük haçlı ittifakını karada ve denizde büyük mağlubiyete uğratan Fatih, Akdeniz'e de uzandı. Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanma, Napoli Krallığının Otanto şehrine kadar çıkarma yaptı. II. Bayezid devrinde donanmanın atılım yılları başladı. Gelibolu'lu Kemal Reis, Burak Reis gibi ünlü komutanların görevde olduğu bu dönemde Göke isimli gemiler envantere girdi. Uuzn süren savaşların bir sonucu olarak büyük bir tecrübe kazanan Osmanlı Devleti, dört yıl boyunca savaştığı Vedendik'i barış istemeye mecbur bıraktı. Akdeniz'de büyük bir güç haline gelen Osmanlı, Avrupalı devetlere karşı büyük bir üstünlük kurmuştu. Topraklarına gömülü halde bulunan Avrupalılar, yeni çıkış yolları aramaya koyuldular. İspanyollar ve Portekizliler seferler düzenleyerek Hindistan'ı keşfettiler. Aynı tarihlerde Türklerde aynı bölgeleri bilmekteydi. Piri Reis, 1513'te Amerika haritasını yapmıştı. Bir filo ile İskenrderiye'ye giden Yavuz Sultan Selim'e bu harita sunulmuştu. Piri Reis, II. Bayezid döneminin önemli denizcilerinden olan Gelibolu'lu Kemal Reis'in yeğeni idi. Yıllarca seferlere katılan Piri Reis, yıllarca Akdeniz'i dolaşmıştı. "Kitab-ı Bahriye" isimli önemli eserini Sadrazam İbrahim Paşa'nın isteği ile 1520'de düzenleyip bitirdi. Bu kitap, Akdeniz, Ege sahilleri ve pekçok adanın ayrıntılı haritasını ve bu bölgelerle ilgili önemli bilgileri veriyordu. Denizcilikte önemli bir husus olan haritacılık, Türklerde eskiye daynamaktadır. Kaşgarlı Mahmut, Piri Reis, Ali Macar Reis, Mersiyeli İbrahim, eserleri bugünlere ulaşan önemli isimlerdirler.
1465, 1470'li yıllarda Gelibolu'da doğdu Piri Reis. Aynı dönemde Midilli Fatihlerinden Yakup Bey'in , Hızır, Oruç ve İlyas isimli dört oğlu oldu. 1473 yılında dünyaya gelen ve kızıl sakalları itibariyle Batıda Barbaros olarak bilinen ve adlandırılan Hızır Hayreddin Paşa, Osmanlı İmparatorluğunun en büyük Kaptan-ı deryası idi ve böyle bir ailenin en küçük üyesi idi. İlk vakitler deniz ticareti ile uğraşan ailede, Oruç Reis ve kardeşi İshak, Rodoslu korsanların saldırısına uğradı. Oruç esir edilirken İshak şehit düştü. Oruç Reis esaretten kurtulduktan sonra Hızır Reis ile birlikte tekrar denizlere döndüler. İki kardeş, doğudan batıya, bütün Akdeniz'de ünlendiler. Hızır Reis, 1528 yılında Ceziayir'de kurduğu devleti, Osmanlı topraklarına kattıktan sonra Sultan Süleyman tarafından Cezayir Beylerbeyi olarak kaptan-ı deryalığa atandı. Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı donanması, Akdeniz'in en büyük donanma kuvvetine dönüştü. Avrupa kıyıları ve Afrika kıyılarında üstünlük sağlandı. Bu ilerleyiş karşısında endişelenen Avrupa tarafından 1538 yılında tarihin gördüğü en büyük donanma Arfe' körfezinde toplandı. Andrea Doria komutasındaki 600 gemiden oluşan haçlı donanması, Türk donanasından 3 kat daha güçlü konumdaydı. 28 Eylül Cumartesi sabahı Osmanlı donanması, üç koldan taarruza geçti ve birkaç saat içinde haçlı gemilerinin yarısı Akdeniz sularına gömüldü. Amiral Andrea Doria, kalan sağlam sağlam gemilerini toplayıp kaçtı. Denizcilik tarihinin en büyük savaşlarından biri olarak kabul edilen Preveze deniz savaşı da böylece Barbaros Hayrettin Paşa'nın zaferi ile sonuçlandı. Bu dönemde Rodos da fethedilirken donanma çok güçlendi. 16. yy'da devletler zora düştükçe Osmanlıya sığınıyorlardı. Bir defasında Fransa, Roma Germen, İngilizler ise İspanyol saldırısından korunmak için Osmanlıya sığınmışlardı. Barbaros son seferine ise Fransa'yı Almanlardan korumak için çıkmıştı. Germenlerden Nice'yi alan ve Fransızları kurtaran Barbaros, İstanbul'a döndükten iki yıl sonra vefat etti. Türk donanmasının Batı Akdeniz'de Cebeli Tarık'a, Hint denizinde Sumatra adasına kadar etkinliği bulunuyordu. Turgut Reis gibi denizcilerin ve Piyale Paşa gibi kaptan-ı deryaların bulunduğu bu dönemde seferler düzenlenerek önemli limanlara girildi.

Cerbe Adası fethedildi, Sakız Adası fethedildi. Barbaros'un benden kabiliyetlidir dediği Turgut Paşa, Malta kuşatmasında şehit düştü. Kıbrıs'da yuvalanan korsanların Türk hacı gemilerine saldırması sonucu Venedik'e defalarca elçi gönderilip adanın teslimi istendi. Kabul edilmeyince Kıbrıs seferi düzenlendi ve 1571 yılında bu ada da fethedildi. Kıbrıs alınınca haçlılar harekete geçti. Türk donanması, İnebahtıda baskın yedi. Haçlıların sevinçleri uzun sürmedi. Sultan II. Selim, birkaç içerisinde daha kuvvetli bir donanmayı denize indirdi. Bu donanma Kılıç Ali Paşa döneminde İtalya ve Sicilya kıyılarını vuruldu. Venedik barış istemek zorunda kaldı. Tekrar vergi ödemeye razı oldular. Yemen ve Tunus da II. Selim döneminde devlete kazandırıldı. Doğu Adeniz'in güvenliği daha sağlam temellerle oluşturuldu. Bu dönemde devlet en güçlü dönemindeydi ve Don Volga kanalının açılarak Rusların Hazar kıyılarından çıkarılması, Süveyş kanalının açılması, Karadeniz ve Marmara denizlerinin Sakarya Nehri ile birleştirilmesi gibi büyük projeler düşünülüyordu. Don Volga projesine başlanmış ama yarım kalmıştır. Sokullu Mehmet Paşa, Vendik elçilerine devletin gücünü gösteren sözler söylüyordu. "Sizden Kıbrıs'ı almakla kolunuz kestik, siz donanmamızı mağlup etmekle yalnızca sakalımızı kesmiş oldunuz.'' demiştir. Osmanlı gemileri, İstanbul, Gelibolu, Karadeniz, Akdeniz, Marmara, Süveyş ve Basra Körfezi sahillerindeki birçok iskele ve mevkide yapılıyordu. Tuna ve Fırat Nehirleri üzerinde de iskeleler vardı. Osmanlı donanmasında biri çektiri denilen kürekli ve yelkenli biri ise sadece yelkenli olmak üzere sadece iki çeşit gemi vardı. 17. yüzyılın sonlarına kadar her sene kırk kadırga yapılması bir kanundu. Daha sonraki senelerde bu kanun terkedilerek kanyon tipi gemilerin inşası önem kazanmıştır. Bu dönemde İstanbul'da nüfus artmış yerleşim ise Marmara Denizi, Haliç ve Boğaziçine yayılmıştı. Bu dağınık semtler arasındaki irtibatı devam ettirmek önemli bir deniz trafiği meydana getiriyordu. Bütün deniz vasıtaları belirli bir sisteme göre çalışıyor ve savaş döneminde askeri hizmetler için kullanılıyordu. Osmnalı, tersanelerinin ve donanmasının gücü ile uzun süre Karadeniz ve Akdeniz'e hakim olmuştur. 17. yüzyılın sonlarında askeri ve bürokratik sistemdeki bozulmalar donanmaya da yansımıştır. Girit'in fethinden sonra yapılan savaşlarda Venedikliler Çanakkale yakınlarındaki adalara gelmişlerdi. Başlayan yenilgiler, Rusların 18. yüzyılda limanlar basmaya başlaması ile daha vahim bir hal aldı. Boğazların güvenliği tehdit edilmeye başlanmıştı. Avrupa' da ise sömürgecilik yolu ile ortaya daha güçlü çıkan devletler vardı. Özellikle İngiltere, Osmanlı topraklarına göz dikmişti; doğrudan ve dolaylı yollarla Osmanlıyı zorluyordu. Sömürgecilik ile zenginleşen ve bilimde de atılımlar yapmaya başlayan Avrupa karşısında birçok alanda yenileşme hareketleri başlatıldı. Bunlardan birisi de gemicilik faaliyetleri ile ilgili idi. Önce bir kurs mahiyetinde bir kalyonda başlayan çalışmalar, okula dönüştürüldü. Mühendishane-i bahri hümayun kuruldu. 18. Yüzyılın sonuna doğtu kurulan bu okul gelişerek günümüze kadar geldi. Osmanlı devleti, ticari yönden çok elverişli bir coğrafyada bulunuyordu. İlk ve orta çağlarda doğu ile batıyı birleştiren yollar, bu coğrafyadan geçiyordu. Yeni ticaret yollarının keşfi, bu durumu değiştirdi. İpek ve baharat yolları, uzak denizlere kaydı. Buharlı gemilerin bulunması ile önceleri Asya ve Avrupa ticareti tamamen denizlere kayınca bu, Osmanlı ekonomisi için büyük bir darbe oldu. Ayrıca Avrupa'daki sanayileşme ile makine, insan gücünün yerini alınca o zamana kadar görülmemiş bir üretim başladı. Bundan en çok da Osmanlı etkilendi çünkü, kapitülasyonlar vardı. 1828 yılında ilk buharlı geminin gelmesi ile yeni bir dönem açılmışsa da denizlerde yolcu taşımacılığının ilk olarak başlaması Tevaid-i Osmaniye ile oldu. Fakat asıl atılım, 1851 yılında kurulan Şirket-i hayriye' ile oldu.
Şirket-i Hayriye, 93 yıl boyunca verdiği hizmetler ile örnek bir işletme olarak tarihe geçti. Osmanlı donanmasında ve deniz ulaşımında yenileşme çabalarının olduğu bu dönemde Kırım elden çıktı ve Ruslar Karadeniz'e çıktılar. Fransızlar Napolyon ile Mısır'a çıktılar. Mısır geri alındı ama Mehemt Ali Paşa isyanını fırsat bilen Ruslar, Egeye indiler. Donanmamız Çeşme'de baskına uğradı. Sultan Abdulaziz döneminde donanmanın güçlendirilme çabaları olmuşsa da batıdaki yenilikler karşısında bunlar yeterli olmadı. İngilizlerin Kıbrıs'a el koyması, Trablusgarp'ın İtalyanlarca işgali, Balkan harplerinde Rusların Yeşilyurt'a inmeleri gibi olaylarla Osmanlı devleti güç kaybetti. Gelişmeler denizciliği de sekteye uğrattı. I. Dünya savaşında Türk donanması, elindeki küçük gemiler ile destansı bir savunma yaptı. Çanakkale'ye dönemin en gelişmiş donanma platformları ile saldıran düşman güçleri, Türk donanma ve kara birliklerinin kahramanca avunması ile boğazın sularına gömüldü. Türkiye, Almanlarla birlikte savaşı kaybettiği için işgale uğradı. Savaşta kapitülasyonlar kaldırıldığı içim denizciliğimiz serbest alan buldu ama mevcut filomuzun büyük bir kısmı deşman tarafından batırıldığı için ticaret filomuz daha da küçüldü.
İşgal dönemindeki istikrarsız durum gemşilerin daha da eksilmesine yol açtı. Filomuzda kalan gemilerden biri çok kıymetliydi. Mustafa Kemal Paşa, Bandırma vapuru ile işgal atındaki İstanbul'dan çıkarak Kurtuluş başlattı. TBMM kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde destansı bir mücadele veren Türkiye kazandığı zaferlerle yeniden varoldu. Kurtuluş Savaşıdan sonra Cumhuriyet ilan edildi ve bütün alanlarda yeni atılımlar başlatıldı. Atatürk denizciliğe çok önem veriyordu. Denizcilikte büyük atılımlar ve yatırımlar gerçekleştirildi. Tersanelerimiz yenilendi ve limanlarımız millileştirildi. 1926 tarihinde Lozan'da elde edilen Kabotaj halkarı ile denizciliğimiz gelişme dönemine girdi. Yeni bir vapur işletmesi kuruldu. Mevcut olan eski gemiler esaslı şekilde tamir edildi. Yeni gemiler satın alındı. Türrkiye Cumhuriyetinin millileşme politiksına paralel olarak 1928 yılında Haydarpaşa Limanı, demiryolu hattı ile birlikte millileştirildi. Ardından 1934'te İstanbul Liman işleri umum müdürlüğü kurularak millileştirilmeye devam edildi. Bugünün kamu ve özel sektör kuruluşları, sefere aldığı modern gemilerle taşımacılık yapıyordu. Uzun bir süre atılım yapmayan gemi üretim sektörü de Cumhuriyet ile birlikte ilerlemeye başladı. Bugün ülkemizde her türlü gemi imalatı, gerçekleştiriliyor. Tuzla tersanesinin açılmasından sonra büyük bir atılım gerçekleştiren gemi üretim tesislerimi, yabancı denizcilik şrketlerine de yüzlerce tonluk gemiler üretip, ülke ekonemisine de ciddi bir döviz katkısı sağlamaktadır.
Atılım yaptığımız bir diğer alan ise, deniz ticareti oldu. Bugün Türkiye, sahip olduğu ve her geçen gün modernleştirerek geliştirdiği limanlar ve gemi filolsu ile dünya deniz ticaretinden pay almaya devam ediyor. Balıkçılık da öne çıkan sektörleden biri oldu. Yapılan çalışmalar, alınan av önlemleri ile hallere daha fazla balık girmeye başladı. Denizlerin kirlenmesi, yanlış avlanmalar.. gibi sorunlar varsa da bu zorluklar aşılmaya çalışılıyor. Cumhuriyet döneminde eğitim ve donanma alanında atılımlar yapan Türk Deniz Kuvvetleri, modern yapısıyla Türk hakimiyetinin teminatıdır. 1985 yılında Tuzla'da açılan ve yeni tesisine taşınan Deniz Harp Okulu, burada eğitimlerine devam etmektedir.
Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devletinin donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve muktedir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir. Bunun başlangıç noktası, savaş gemisi tedarikinden evvel onları muvaffakıyetle sevk ve idareye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara malikiyettir… (Hamidiye Kruvazörü Hatıra Defteri, 20 Eylül 1924) -MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Hazırlayan:Yasin ANDAÇ
Yorumlar